Cumartesi, Mart 13, 2010
| ||||
| ||||
|
Perşembe, Mart 26, 2009
blog yazmak garip bir durum, ergenliğimde karşılamış olsaydım daha bir anlamlı gelirdi herhalde. Gereğinden fazla utangaçlığın pasifize etkisini agressif bir şekilde, çoğunlukla duygu içerikli yazılarla süsle dur işte. Kimse okumasa bile web2 gençliği olmanın hevesiyle illaki olurdu -seni asla anlayamacağını söyleyeceğin- bir çevrecikin. Universite o bu derken büyür giderdi bu vıdı vıdı. Fakat bir yaştan sonra bu işlere bulaşmak kırkından sonra azmak gibi geliyor bana. Üstelik gençliğin yürek kabartan hayalleri de yok artık. Bir iki kişinin övgüsüyle ileride yazar olma hayalleri kurmak, aslında genelinde (web üzerinden) ünlü ve populer olmaya çalışmak, 80 lerdeki çocukluğumun ve 90 lardaki ergenliğimin şirin hayal aktiviteleri olarak içsel dünyama eklenirdi belki de diğer 80 kuşağı çağdaşlarım gibi.
devamı güncellenir belki...
Labels: blog, blog yazmak
Salı, Mart 17, 2009
Bin söze ne hacet
En temel olan tutmak
Tutamadıktan sonra
Sevdim demek ne hiyanet
Bahanenin yüzü çok
Ölümünse bir
Kiracıdan daha ötesi olmadan
Özledim demek ne ihanet
İsteğin tadı duru
Sadece karşıyı istedin mi
Herşeyi istersen
Tutkuyu anlatmak ne cinayet
Yalnızlık bu çağa ait
Kendi sınırında yaşadıkça
Yolcu herkes herkesin yanına
Yalnız yaşamak çağa uymaksa
Yalnızım demek ne boş inayet
Her şiir kendi zamanında
Sen niyetlendin mi
En ağır söz boş kulağa
Kaçmak ihtiyaçsa da
Mutluluğun adı başkasında
Bir gün sen yolcu olduğunda
Ve bir durakta bırakıldığında
Göreceksin iğne iğne kendini
Değerine verildi mi ismi
“Gereksiz sorumluluk”
Olarak kalacaksın bu hayata
Karga Kara
07 Aralık 2007 Cuma, 14:02
İçim buram buram yalnızlık ,
Geçen her saniye hasretimde.
Zamana ait gidiyorken,
Seni gördüm milyonlar içinde.
Sanki biz zamana sahipmişiz gibi,
Ne güzel yanılsamaktı seninle öyle.
Sen bana milyon yıl uzakken,
Seni ışık hızında bulmak gibi.
Milyonda bir kere,
Ne güzel parıldadık,
Aynaların kırılganlığı içinde.
Milyonda bir kere,
En değerli haliyle,
Zaman sanki bize ait idi.
Bakırköyde güneşli bir sabaha uyanırken
Ne güzel bir düştün sen
Geçmişin hediyesiymiş gibi
04 Aralık 2007 Salı, 13:53
Gidiyorsun şimdi habersiz
Önünde arayış var, adı güven
Çaresizlik duygusuna savaşın
Korkarak belki önemsiz biri olmaya
Güven tek hedefin yolda
Gidiyorsun kaçar gibi
İsteklerinle yüzleşmeden
İsteğe eren ihtiyacı değerlendirmeden
İhtiyaç yemek gibi, hangi duygudur eksiği
gidiyorsun ihtiyacı soyutlaştırmadan
Çizmeden resmini, katmadan renkleri
Kurduğun bu yalancı dünyada
Ödediğin bedelden
Ve ödettiğin bedelden habersiz
Gidiyorsun, değişmeden,
kendini de götürerek...
Karga Kara
04 Aralık 2007 Salı, 08:34